Home | Contact
     ISSN 2149-2042
     e-ISSN 2149-4606
 
 
 
Volume : 39 Issue : 1 Year : 2024



Current Issue Archive Popular Articles Ahead of Print




Index























Membership




Applications


 
Medeniyet Med J: 26 (4)
Volume: 26  Issue: 4 - 2011
Hide Abstracts | << Back
CLINICAL RESEARCH
1.Association of socioeconomic status with myocardial infarction and complications of the myocardial infarction
Ahmet Yıldırım, Mehmet Halis Tanrıverdi, Zuhal Arıtürk Atılgan, Ebru Tekbaş, Fuat Şar
doi: 10.5222/J.GOZTEPETRH.2011.143  Pages 143 - 147
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada sosyoekonomik düzey ile miyokart enfarktüsü komplikasyonları arasındaki ilişkiyi değerlendirmeye çalıştık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya Haziran 2007 ile Temmuz 2008 tarihleri arasında miyokart enfarktüsü geçiren ve Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları kliniğinde takip edilen 67 olgu dâhil edildi.
BULGULAR: Olguların ortalama yaş 58,6±9,77 (30-85) idi. Olguların % 40,3’ü kadın; % 59,7’si ise erkekti. Sosyal güvencelere göre dağılımları arasında anlamlı farklılık vardı (p=0,001). Cinsiyete göre sigara kullanım oranları arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,05). Erkek olgularda sigara kullanım oranlarını kadınlardan daha yüksek olarak saptandı (p<0,05). Hipertansiyon görülme sıklığı erkek olgularda görülme oranı anlamlı yüksekti (p=0,005). Miyokart enfarktüsü komplikasyonu görülen olguların % 32,6’i yeşil kartlı, % 54,3’ü sosyal sigorta kurumu (SSK), % 6,5 emekli sandığı; % 4,3’ü Bağkur’lu ve % 2,2’si ücretlidir. Miyokart enfarktüsü komplikasyonlarının sosyal güvenlik kurumlarına göre dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmedi (p>0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Miyokart enfarktüsü geçiren hastalarda Yeşil Kart ve SSK’lı oranının istatistiksel olmasa da anlamlı düzeyde yüksek bulunması; dolayısıyla sosyal açıdan alt gelir seviyede olmak, stresli ve ağır iş gücünde çalışmak miyokart enfarktüsü ve miyokart enfarktüsü komplikasyonlarının oluşumunda tetikleyici bir unsur olarak değerlendirilebilir.
INTRODUCTION: To determine the association socioeconomic status with myocardial infarction and complications of the myocardial infarction.
METHODS: We studied 67 patients (40 men and 27 women) who were admitted to Internal Medicine Clinic of Haseki Education and Research Hospital in between June 2007 and July 2008.
RESULTS: Of the patients, 40 (59,7 %) were men and 27 patients (40,3 %) were women. The average age of the patients was 58,6±9,77 years, ranging between 30 and 85. It was found that there was a statistically significant difference between patients’ health insurance types (p=0,001). The rate of smoking men was higher than smoking women. So, smoking according to gender was also found statistically significant (p<0.05). Hypertension was seen in men more than women which was statistically significant according to sex (p=0,005). There was no association between complications seen after myocardial infarction and patient’s health insurance types (p>0,05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was found that there was a statistically significant difference between patients social security institute (p=0,001). Between gender and smoking rates are seen as statistically significant difference (p<0,05). Higher rate of smoking of men than women were found. The incidence of hypertension was found statistically significant relationship between gender (p=0,005). The incidence is significantly higher in male patients. Of the patients developed myocardial infarction complications as Yeşil Kart rate of 32.6 %, SSK 54,3 %, Emekli Sandığı 6,5 %, Bag-Kur 4,3 %, without social security 2,2 %. It was found that there was a statistically significant difference between the social security institute and complications after myocardial infarction.
We conclude that low socioeconomic status (low income) and working in a stresful job may be precipitating factors in the occurance of MI and MI complications

2.The efficency of single dose methotrexate treatment with ectopic pregnancy
Neval Yaman Görük, Necdet Süer, Fatma Çetin Pelit, Abdulkadir Turgut
doi: 10.5222/J.GOZTEPETRH.2011.148  Pages 148 - 151
GİRİŞ ve AMAÇ: Ektopik gebelik tanısı alan hastalarda uygulanan tek doz metotreksat tedavisinin etkinliği araştırıldı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya ektopik gebelik nedeniyle tek dozmetotreksat (MTX) tedavisi almış yaşları 21 ile 40 arasında değişmekte olan 30 hasta dahil edildi. Hastaların tümü hemodinamik olarak stabildi. MTX tedavisine başlamadan önceki serum human koryonik gonadotropin (B-hCG) seviyeleri, ultrasonografi (USG) bulguları kaydedildi. Tek doz MTX protokolüne uygun şekilde serum B-hCG düzeyleri takip edildi.
BULGULAR: Çalışmaya alınan 30 olgunun ortalama yaşları 30.63±4.36’dır. Olguların BHCG düzeyleri 160 ile 10910 arasında değişmekte olup, ortalaması 2386.80±2498.68’dir. Kullandıkları MTX dozları 50 mg ile 100 mg arasında değişmekte olup, ortalaması 67.67±13.50 mg’dır. 8’inin (% 60) geçirilmiş cerrahi öyküsü yoktur. Olguların 6’sının (% 20) kitle boyutu 4 cm’nin altında iken, 24’ünün (% 80) 4 cm ile 5.5 cm arasındadır. Olguların 4’ü (% 13.3) ek doz MTX tedavisi almıştır. Olguların 3’üne (% 10) tedavi sırasında gelişen tubal rüptür nedeniyle laparotomi yapılmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Rüptüre olmamış ektopik gebeliklerde uygulanacak medikal tedavinin birçok üstünlüğü vardır. Medikal tedavi ile daha az tubal hasar meydana gelmekte, anesteziye, cerrahiye ait morbidite azalmaktadır.
INTRODUCTION: The efficiency of single dose methotrexate treatment applied on patients with ectopic pregnancy is researched.
METHODS: 30 patients in between ages of 21 and 40 who have received single dose MTX treatment due to ectopic pregnancy is included in the study. All the patients were stabile as hemodynamically. The serum B-hCG levels, USG findings prior to the MTX treatment are recorded. Serum B-hCG levels are monitored in accordance with the single dose MTX protocol.
RESULTS: The average age of the 30 cases taken in the study is 30.63±4.36. The B-hCG levels of the cases as changing in between 160 and 10910, their average is 2386.80±2498.68. The MTX doses they use as changing in between 50 mg and 100 mg, its average is 67.67±13.50. While 18 (60 %) of the cases had no previous surgical history. While the mass size of 6 (20 %) of the cases is below 4 cm, in 24 (80 %) of cases it is between 5 cm and 5.5 cm. 4 (13.3 %) of the cases is receiving additional dose of MTX. Laparotomy is applied on 3 (10 %) of the cases due to tubal rupture developing during the treatment.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The medical treatment to be applied on non-ruptured ectopic pregnancies has many advantages. Less tubal damage occurs by the medical treatment, it decreases the morbidity for anesthesia and surgery.

3.Communication skills of students of Amasya medical vocational school
Gülay Bingöl, Ayşen Demir
doi: 10.5222/J.GOZTEPETRH.2011.152  Pages 152 - 159
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma Amasya Sağlık Yüksek Okulu ebelik ve hemşirelik programı öğrencilerinin iletişim becerilerine ilişkin algılarının ne düzeyde olduğunu belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada bazı değişkenlere göre iletişim becerisi algılarının anlamlı bir farklılık yaratıp yaratmadığı da araştırılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmanın örneklemini 232 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada iletişim becerisi algılarına ilişkin veriler Korkut (1997) tarafından geliştirilen üniversite öğrencileri üzerinde daha sonra geçerliği ve güvenirliği yapılan “İletişim Becerilerini Değerlendirme Ölçeği (İBDÖ)” ve öğrencilerin demografik özelliklerini belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu” ile toplanmıştır. Verileri SPSS 11.5 istatistik programında değerlendirilmiş, verilerin analizinde; frekans, Kruskal-Wallis H (KW), Mann-Whitney U (U) testleri kullanılmıştır. İstatistikî analizlerde anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak seçilmiştir.
BULGULAR: Amasya Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinin iletişim becerisi algılarının oldukça yüksek olduğunu göstermiştir (X: 101.69).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmada devam edilen bölüm ve öğrencilerin akademik başarı düzeyi ile iletişim becerilerine ilişkin algıları arasında anlamlı ilişki bulunurken, diğer değişkenlerin iletişim becerisi algısı üzerinde anlamlı farklılıklar oluşturmadığı saptanmıştır.
INTRODUCTION: This search was carried out what the senses of communication skills of midwifery and nursing profession students of Amasya Medical Vocationel School are. Whether the senses of communication skills created a noteworthy difference according to some variancer was also searched.
METHODS: The sample of the search was composed of 232 students. The data related to the search of serves of communication skills was gothered by “Personel Informa-tion Form” which was prepored by Korkut to find out the demographic features of the students and “The Scale of Evaluation of Communication Skills” which was prepared by the researcher (1997) and then whose volidity and reliability was proved on college student. The data was evoluated by SPSS 11.5 statistics programme. In the analysis of the data; frequancy, Kruskal-Wallis (KW), Man Whitney U testi, were used. Signifance level was chosen as p<0.05.
RESULTS: It demonstrated that the senses of communication skills of students of Amasya Medical Vocational School were quite high. (X: 101,69)
DISCUSSION AND CONCLUSION: While here was a noteworthy relationship between the department that is studied and the level of academic succes, it was found out that other variannces did not compose any differences upon the senses of communication skills.

REVIEW
4.The last developments about the diagnosis and treatment of congenital penile curvature (chordee)
Haydar Güler, Sali&775;h Ordu
doi: 10.5222/J.GOZTEPETRH.2011.160  Pages 160 - 165
Erişkinde görülen penil kurvatürün doğumsal olabileceği ilk defa Nesbit tarafından 1965’ de tanımlanmıştır. Konjenital penil kurvatür aslında nadir görülen bir anomali değildir ve prevalansı 0.04 ile 0.06 arasında bildirilmiştir. Ancak gerçek prevalans çok daha yüksek olabilir. Çünkü çoğu kurvatür hafif derecede ve klinik olarak anlamsızdır. Bu hastalar, genellikle ergenlik çağa geldiklerinde penil ereksiyon sırasında penisteki deviasyonun farkına varmaya başlarlar. Tanı erekte penisin fotoğraflanması ile konulur. Her penil deviasyon tedavi gerektirmez. Tedavi, genellikle koital fonksiyonlar bozulduğunda gereklidir.Tedavide tek seçenek cerrahidir. Tedavi öncesi psikolojik değerlendirme ve destek gerekebilir. Penis düzeltmeye yönelik çok sayıda teknik olmasına rağmen hiç biri komplikasyonsuz değildir. Gerek dorsal sinir kompleksinin kompozisyonu ve gerekse tunika albuginea kalınlığı nedeniyle dorsal midline plikasyon saat 12 hizasında güvenli olarak yapılabilir olmuştur.
Penile curvature which is seen in adults was firstly described by Nesbit as possibly congenital1 in 1965. Congenital penile curvature is not a rare anomally and its prevelance is reported between 0.04 and 0.6. But its real prevelance might be much more higher. Because most curvatures have mild degrees and are clinically insignificant. When those patients come to puberty age they start to realise their penil deviation with erection. Diagnosis is with photographie of erectile penis. All of the penile deviations don’t require treatment. Treatment is necessary when coital functions are impaired. The only cure choice is surgery. There might be need for pyschological evaluation and support before treatment. Although there are a lot of techniques for penile corrective procedures none of them is without complications. By the way of compositon of dorsal nevre complex and thickness of tunica albuginea; dorsal midline plication at 12 o’clock side has been capable.

CASE REPORTS
5.Chylothorax caused by trombosis of the superior vena cava in behcet's disease
Ebru Sulu, Leyla Yağcı Tuncer, Cüneyt Saltürk, Ebru Damadoğlu, Özkan Devran, Adnan Yılmaz
doi: 10.5222/J.GOZTEPETRH.2011.166  Pages 166 - 168
Behçet Hastalığı, çeşitli organları tutabilen sistemik bir bozukluktur. Pulmoner tutulum sıklığı % 5-10 arasındadır.Vena Kava Superior obstrüksiyonuna bağlı silotoraks nadir bir komplikasyon olup az sayıda olgu rapor edilmiştir. Vena kava superior trombozuna bağlı silotoraks gelişen Behçet hastalığı tanılı 40 yaşında erkek olguyu sunuyoruz.
Behcet’s Disease is a systemic disorder that may involve various organs. The prevalence of pulmonary involvement in Behcet’s is 5 % to 10 %. Chylothorax secondary to superior vena caval obstruction is a rare complication and has been reported in only a few cases. We report a 40-year-old male with Behcet’s Disease who developed chylothorax associated with superior vena cava thrombosis.

6.Treatment alternatives after failure of urethral stent implantation: A case report and review of the literature
Bayram Güner, Özgür Arıkan, Gökhan Atış, Cenk Gürbüz, Turhan Çaşkurlu
doi: 10.5222/J.GOZTEPETRH.2011.169  Pages 169 - 172
Üretra darlığı yarattığı alt üriner sistem semptomları nedeniyle hayat kalitesini olumsuz etkileyen benign bir hastalıktır. Nüks etme karakteri nedeniyle günümüzde minimal invaziv tedavi seçenekleri popüler yaklaşımlar haline gelmiştir. Persistan üretra darlıklarında uygulanan minimal invaziv tedavi seçeneklerinden biri olan üretra stentleri, uzun vadede sadece % 13-45 oranında başarıya sahiptir ve hastaların neredeyse yarısında komplikasyonla beraberdir. Stent enkrustasyonu, nüks ve rekürren idrar yolu enfeksiyonları bunların en önemlileridir. Üretra stentleri başarısız olduğunda veya komplikasyon izlendiğinde uygulanacak tedaviler konusunda görüş birliği yoktur. Darlığın uzunluğu, lokalizasyonu, hastanın yaşı ve komorbiditeleri ile cerrahın deneyimi uygulanacak tedavi seçenekleri için başlıca yol göstericilerdir. Üretra stenti uygulaması sonrası gelişen nükslerde başarı oranı en yüksek tedavi şekli üretroplastidir. Ancak bu grup hastalarda sıkı izlem protokollerine uyum ve araya girme tedavisi hakkında hastalar ameliyat öncesi dönemde aydınlatılmalıdır.
Urethral stricture is a benign pathology of urethra. However it can often repeat and performed lower urinary tract symptoms. Urethral stents are one of minimally invasive treatment on persistent urethral strictures. However, recurrent urinary tract infections, stent migration, encrustation and recurrent urethral strictures may ocur after urethral stents. The treatment is controversial when complication ocur. Urethroplasty is highest success treatment method. Complete excision of the obstructed urethra containing the stent with the surrounding periurethral fibrosis is required on permanent therapy particularly. The patients are informed preoperatively about intervention therapies.

7.Asymmetric bilateral traumatic dislocation of the hip with obturator nerve injury: A case report
Özgür Doğan, Ertuğrul Akşahin, Yalçın Yüksel, Celal Alp Vural
doi: 10.5222/J.GOZTEPETRH.2011.173  Pages 173 - 176
İki taraflı travmatik kalça çıkığı nadir rastlanan bir durumdur. Aynı zamanda yüksek enerjili travma sonrası her iki kalçanın farklı yönlerde çıkığının görüldüğü asimetrik travmatik kalça çıkıkları daha da nadir bir durumdur.Bu olguda araç içi trafik kazası sonucu asimetrik iki taraflı travmatik kalça çıkığı ile hastanemize başvuran 24 yaşında kadın hasta sunuldu. Hastada obturator sinir hasarı mevcut idi. Hastanı her iki kalçası da konservatif olarak tedavi edildi ve iki yıl izlem sonrasında Thompson ve Epstein klinik ve radyolojik ölçütlerine göre değerlendirildi. sonuçlar mükemmel olarak değerlendirildi. Yaralanması sonrası gelişen obturator sinir arası son kontrolünde tam olarak iyileşmiş olarak tespit edildi. Asimetrik bilateral travmatik kalça çıkığı oldukça nadir görülebilen bir durum olmakla birlikte hastalar obturator sinir hasarı varlığı bu yaralanmalarda akılda tutulmalıdır.
Bilateral traumatic dislocation of the hip is not often encountered and even more rare is asymmetric dislocation from high impact trauma, with one hip dislocated anteriorly and the other posteriorly. This case is presented of a 24-year old female, who sustained asymmetric bilateral traumatic dislocation of the hip in a traffic accident when not wearing a seatbelt in the driving seat. The patient was treated conservatively and after 2 years follow-up was evaluated according to Thompson and Epstein clinical and radiological scoring. The clinical and radiological results were excellent.

8.Pleomorphic adenoma of the palate in the first decade of life
İlteriş Çağatay Ruhi, Osman Halit Çam, Emre Kaytancı, Muhammet Tekin, Süha Özbilgen, Fikri Can Arıbal
doi: 10.5222/J.GOZTEPETRH.2011.177  Pages 177 - 180
Minör tükrük bezlerinden kaynaklanan oral kavitenin tükrük bezi tümörleri çok nadir olarak görülmektedir. Oral mukoza şişliklerinde pleomorfik adenom ayrıcı tanıda düşünülmelidir. Çocukluk döneminde ağız içindeki şişlikler sıklıkla dental kaynaklı abseler, mukozal kistler yada tükrük bezi kaynaklı kitlelerdir. Bizim olgu sunumumuzda 8 yaşında kız çocuğunda sert damakta lokalize şişlik pleomorfik adenom tanısı almıştır. Literatür taramamız da türkiyedeki ilk olgu olduğunu düşünmekteyiz. Amaçımız bu olgu ile beraber palatal pleımorik adenom ayrıcı tanısı tedavi yaklaşımlarını literatür ışığında gözden geçirmektir.
Salivary gland tumors of the oral cavity originating from minor salivary glands are rare. Swelling of the oral mucosa should include pleomorphic adenoma in differential diagnosis. In children sweling of the oral cavity are usually abscess, mucosal cysts and salivary gland tumors. Here in our case an 8 eight year old girl with a swelling of the hard palate is diagnosed as pleomorphic adenoma. Here we aimed to remind the differential diagnosis, diagnosis and treatment of the palatal pleomorphic adenoma with a literature review




 

  © 2024 MEDJ